Posts by admin

Yabancı Dilde Konuşabilmenin En Büyük Engeli: Anksiyete

Yabancı bir dil öğrenmek, özellikle çocuklar için göz korkutucu bir görev olabilir. Çocuklar, çeşitli sebeplerden dolayı yeni bir dil öğrenirken genellikle endişeli hissederler. Birincisi, dil öğrenimi çok fazla çaba ve zaman gerektirir ve çocuklar özümsemeleri gereken bilgi miktarı karşısında bunalmış hissedebilirler. İkinci olarak, hata yapma ve akranları veya öğretmenleri tarafından yargılanma korkusu özbilinç ve kaygıya yol açabilir. Üçüncüsü, kültürel farklılıklar ve dile aşina olmama, çocuklar için bir izolasyon ve dışlanma duygusu yaratarak kaygılarını daha da şiddetlendirebilir.

Örneğin, sınıf ortamında yeni bir dil öğrenen bir çocuğu düşünün. Çocuk, sınıfın hızına yetişememe kaygısı duyabilir veya akranları tarafından yargılanma korkusuyla soru sormaktan çekinebilir. Benzer şekilde, yeni bir ülkede yabancı dil öğrenen çocuklar, kültürel farklılıklardan ve dilin yabancılığından bunalmış hissedebilirler. Akranları ve öğretmenleriyle iletişim kurmakta zorlanabilirler, bu da izolasyon ve kaygı duygularına yol açar.

Yabancı dil öğrenirken kaygıyı azaltmak için çocuklara destekleyici ve cesaretlendirici bir ortam yaratmak önemlidir. Öğretmenler ve ebeveynler nihai sonuçtan ziyade çabayı övmeye odaklanmalıdır. Çocuklar, hata yapmaları ve hatalardan ders almaları için teşvik edilmelidir çünkü bu onların güven ve dayanıklılık geliştirmelerine yardımcı olabilir. Ek olarak, kültürel etkinliklerin ve günlük yaşamda dile maruz kalmanın birleştirilmesi, öğrenme sürecini çocuklar için daha eğlenceli ve daha az korkutucu hale getirebilir. Güvenli ve destekleyici bir öğrenme ortamı sağlayarak, çocukların kaygılarını yenmelerine ve yabancı dil öğrenme sevgisini geliştirmelerine yardımcı olabiliriz.

“VİDEO İZLEMEYİ BIRAK, İNGİLİZCE ÇALIŞ!”

Hemen hemen tüm anne-babalardan böyle cümleler duyuyoruz. Çocuklarımızın yeterli seviyede İngilizce öğrenebilmesi, derslerden geri kalmaması veyahut sınavlarından iyi notlar alması için onları ekran başından alıp defter-kalemin başına oturtuyoruz. Peki, teknoloji çağında yaşıyorken, bu tutumumuz ne kadar doğru?

Çocuklarımızı teknolojinin renkli dünyasına emanet ettiğimizde zarar görmeleri çok olası. Pornografik içeriklerden şiddet imgelerine, korku ögelerinden gerçekdışı karakterlere kadar birçok olumsuz örneğe maruz kalan çocuklarda kalıcı veya geçici travmalara kadar gidebiliyor durum. Hatta ve hatta televizyon, tablet, bilgisayar önünde çok fazla vakit geçiren çocuklarda obezite, göz bozukluğu gibi sorunlar da baş gösteriyor. Halbuki, bu negatif etkileri uzaklaştırıp, teknolojiyi yararımıza kullanmanın birçok yolu da var (özellikle İngilizce öğretiminde).

Artık, çocuklarımız direkt olarak teknolojinin altın çağına doğuyorlar ve bundan dolayı onları bizim büyüdüğümüz şekilde büyütmek imkansız hale geliyor. Çoğu veli, çocuğunun tablet, telefon kullanmasını ve televizyon izlemesini yasaklıyor, aslında çok büyük bir “krizi fırsata çevirme” avantajını gözden kaçırıyorlar.

Teknolojiyi Nasıl Yararlı Kullanalım?

Günümüzde, Youtube, Netflix gibi platformlarda çocuklara uygun içerikler çokça üretiliyor. Üstelik, Türkçe veya İngilizce altyazı açarak çocuklarımıza ekstra İngilizce duyma ve görme fırsatı sağlayabiliriz. Çocuklarımızın ekrana bakma süresini verimli bir şekilde geçirmelerini sağlamak aslında tamamen bizim elimizde. Örneğin, YouTube Kids, tamamen ebeveyn kontrolünde kullanılabilen bir uygulama. İstenmeyen videoları-kanalları engelleme, filtreleme, gibi birçok seçeneği var. Aşağıda İngilizce öğrenmeye yardımcı olacak videoları ve kanalları bulabilirsiniz.

YouTube ve Netflix dışında, fazla bilinmeyen iki önerim daha var. Birincisi, Edpuzzle. Bu araç, hem çocuklarımıza birbirinden eğlenceli ve eğitici videolar sunarken, hem de onların öğrendikleri bilgileri sınayıp pekiştirmeye yarıyor. Arama çubuğunda tıpkı Youtube’daki gibi bir şeyler aratın, karşınıza binlerce sonuç çıkacak. Videoyu izlerken, aniden beliren açık uçlu sorular veya test soruları ile çocuğunuzun videoyu gerçekten izleyip izlemediğini, dikkatini ona verip vermediğini ve izlediği şeyi anlayıp anlamadığını kolayca görebilirsiniz. Ayrıca, ücretsiz bir şekilde istediğiniz herhangi bir videoyu oraya yükleyerek kendiniz sorulu videolar oluşturabilirsiniz. İşte birkaç örnek Edpuzzle videosu:

Bir diğer öğrenme aracı ise Voscreen. Oldukça eğlenceli ve bir o kadar da eğitici olan bu uygulama, seçtiğiniz gramer konularıyla ya da tamamen rastgele konularla ilgili cümleler çıkarıyor önünüze. Bu cümleler, çeşitli dizi ve filmlerden alıntı olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklarımız hem doğru telaffuzları duyarken, hem de anlamada ilerliyorlar.

İngilizce öğrenmek, öğretmenlerimizin verdiği ödevlerin yanı sıra birçok şekilde gerçekleşebilir. Çocuklarımız belki de ödevde yazarak anlayamadığı bir kelimeyi bir videoda görsellerle duyarak aklına kazıyabilir. Onların İngilizceyi öğrenmelerini istiyorsak mutlaka ders dışı aktivitelerle de bunu desteklemeliyiz.

Tabii burada kontrollü olmak ve zamanı iyi kullanmak çok önemli. Çocuklarımıza ekranda geçirecekleri süre için tablolar hazırlayabilir, tabloya uyduklarında onları ödüllendirebiliriz. Birlikte oturup yeni şeyler öğrenmeye vakit ayırabiliriz. Sizin de ona eşlik ettiğinizi gördüklerinde aktiviteden bin kat daha fazla keyif alacaklar ve hevesli olacaklar. Sadece çocuklarımızın öğrenmeye ihtiyacı varmış gibi davranmayalım. Tablette, bilgisayarda Edpuzzle açıp “Haydi, yap bakalım!” diye onları yalnız bırakmaktansa, mümkün olduğunca onların yanında durup sürecini izleyebilirsiniz. Çocuklarımızı 2022 yılında teknolojiden koparıp geçmişte yaşatmak yerine, geleceğe adapte edip teknolojiyi en iyi şekilde kullanmaya çalışırsak ileride size teşekkür edeceklerinden emin olabilirsiniz.

İNGİLİZCE KELİME EZBERLEMEDE 2 YÖNTEM

İngilizce öğrenirken cümle kurmaktan, tense’leri öğrenmekten daha zahmetli bir şey varsa o da kelime ezberlemektir. Cümle yapısı, zaman çekimleri öğrenilse bile konuşabilmek için yeterli seviyede kelime öğrenmek gerekir. Birçok İngilizce öğrencisi, nasıl etkili kelime öğreneceği konusunda bilinmeze düşüyor. Böyle olunca da motivasyon düşüyor, hevessizlik ortaya çıkıyor. Burada, motivasyonunuzu kaybetmeden kelime ezberlemenin iki etkili yolunu bulabilirsiniz.

  1. ZİHİN HARİTASI (MIND MAP)
    Burada yapmanız gereken, zihninizde bir mekan oluşturup kelimeleri o mekana yerleştirmek. Örneğin, bir ev hayal edin. Bu evin bir de merdiveni olsun. Siz de üst kattan alt kata indiğinizi hayal edin. Her bir basamağa bir kelime yerleştirin aklınızda. Ve basamakları indikçe kelimeleri tekrarlayın. Aşağı indiniz, karşınızda mutfak var. Mutfağın kapısının üstünde yine ezberlemek istediğiniz bir kelime kocaman yazılmış. Mutfağa girdiniz, ocağın hemen altındaki çekmeceyi açtınız. Çekmecede bir kaşıklık var. Kaşıklığın her bir bölmesine istediğiniz kelimeleri yerleştirin. Bu şekilde, o zihninizdeki evden çıkana kadar kelimeleri istediğiniz yere yerleştirebilirsiniz. Bunu yaparken bulunduğunuz ortamın sessiz olmasına özen gösterirseniz, daha etkili sonuç alabilirsiniz. Zihin haritanızı bitirdiğinizde kelimelerin anlamlarını kolayca hatırladığınızı göreceksiniz, çünkü kelimeleri zihninizde soyut olarak değil, somutlaşmış bir şekilde (kaşıklığın bir bölmesinde) hatırlayacaksınız.
  2. ÖĞRETME
    Diyelim ki, elinizde ezberlemeniz gereken yaklaşık 20 adet kelime var. Bu kelimelerin anlamlarını defterinize ya da herhangi bir yere yazdınız, anlamları az çok aklınızda. Şimdi, elinize bir peluş oyuncak alın. Hatta bir yastık da olur. Az önce yazmış olduğunuz o kelimeleri karşınızdaki objeye “öğretmeye” başlayın. Hatta ve hatta kelimeleri harf harf söyleyin. Anlamını anlatın, farklı kelimelerle anlatmaya çalışın. Emin olun anlatırken o kelime zihninizde büyük bir yer edinecek. Her yeni kelime ezberlemeniz gerektiğinde, peluşunuza ya da yastığınıza önceki ezberlediğiniz kelimelerle anlatın ki, pekişmiş olsun.

Bu iki yöntem kelime ezberleme açısından oldukça etkilidir. Tabii her şeyden önce bunu yapmak için heves ve azminiz olmalıdır. Zihniniz “aslında kelime ezberlemek istemiyorum, ezberlemek zorundayım” gibi şeyleri düşünürse zihin haritası kurmanız sizi çok zorlayacaktır. Bu azim ve heves için hedeflerinizi hatırlayın ve geleceğiniz için kendinizi en iyi hale getirmeye hazırlanın!

İNGİLİZCEYİ GELİŞTİREN EN İYİ 6 DİZİ

“Hem güzel vakit geçirmek, hem de İngilizcemi geliştirmek için dizi arıyorum.” diyenler için bu harika listeyi sizlerle paylaşıyorum.

  1. Doctor Who

İngiliz aksanı, tane tane cümleleri, müthiş genişlikte kelime dağarcığı ile bu dizi İngilizce öğrenmek isteyenler için bir hazine! Dizi, uzaylı bir adamın 1950’lerden kalma bir telefon kulübesi görünümündeki uzay gemisiyle zamanda ve uzayda yaptığı yolculukları ve yaşadıklarını anlatıyor. Hem uzaya dair, hem de tarihsel konuların ele alındığı dizide birçok karakter akışı olduğundan farklı aksanlarda ve şekillerde İngilizce duymak mümkün. (Van Gogh’un olduğu bölüm ağlama garantili!).

2. The Walking Dead

Gerilmekten tırnaklarınızı yiyip İngilizce öğrenmeye hazır olun! Bu dizi sizi şoktan şoka sürükleyip olduğunuz yerde bir duygu çorbası haline getirecek! Dizi, bir şerif yardımcısının gözünü hastanede açması ile başlıyor. Ne yazık ki, karakterimiz zombilerin istila ettiği bir dünyaya uyanıyor ve…olaylar gelişiyor. Sadece zombilerle savaşılan bir dizi değil, aynı zamanda insanların da kriz anlarında neler yapabileceğini, insan psikolojisinin potansiyelini gösteren bir dizi. İngilizce penceresinden bakarsak, kısa ve net cümleler oldukça fazla kullanılıyor ve Amerikan aksanı hakim.

3. How I Met Your Mother

Bir babanın, iki çocuğunu karşısına alıp eşiyle tanışma hikayesini anlattığı bir dizi olan How I Met Your Mother, hem İngilizce günlük konuşma dilini, hem de birçok deyim ve argo konuşmayı duymanızı sağlar. New York’ta yaşayan bir grup arkadaşın yaşadığı trajikomik olaylardan yola çıkan bu durum komedisi sizi ağlatıp güldürecek, ve tıpkı bir New Yorklu gibi konuşmanıza yardımcı olacak!

4. Friends

Friends, New York’da yaşayan altı arkadaşın günlük hayatlarını konu alan bir durum komedisi. Tıpkı How I Met Your Mother gibi oldukça komik ve günlük konuşma dili kullanan bir dizi. Sık tekrarlayan cümleler sayesinde İngilizcenizi pekiştirmenize olanak sağlar.

5. Modern Family

Yine günlük dilin etkili olduğu bir dizi olan Modern Family, kalabalık bir ailenin başından geçenleri ve gündelik hayatlarını anlatıyor. Aile içi günlük konuşmaların bol olduğu ve “boşluğunuza gelen” birçok esprisi ile Modern Family bu listede olmayı hak ediyor!

6. Sherlock

Listedeki tüm dizileri izlediyseniz, Sherlock tam size göre. Diğer dizilere nispeten günlük konuşma cümlelerinin daha uzun olduğu, biraz daha hızlı bir konuşma tarzının benimsendiği Sherlock, Arthur Conan Doyle’un meşhur dedektif Sherlock Holmes karakterinden esinlenerek yapılmış modern bir uyarlama. Dizideki olaylar, ters köşeler, karakterler oldukça ilgi çekici. İngiliz aksanı olduğundan, cümleler uzun olsa bile kelimeleri seçebilir, dinleme ve konuşma becerinizi geliştirebilirsiniz.

DİZİ İZLEYEREK İNGİLİZCE ÖĞRENİLİR!

İngilizce öğrenmek isteyen, konuşmasını geliştirmek isteyen çoğu insan ilk olarak altyazılı film veya dizi izleme yöntemine başvuruyor. Peki bu yanlış bir yöntem mi? Ya da İngilizceyi sökmek için etkisiz bir yol mu? Cevap: Asla!

Diziler ve filmler bize kurslarda, İngilizce derslerinde olmayan bir ögeyi sunuyor; günlük konuşma dili. Karakterlerin kurduğu cümleler günlük dile karşılık geldiği için, birçok kalıbı dinleyerek ve tekrar ederek öğrenme şansı elde edebilirsiniz.

İngilizcede neyin nerede söyleneceği çok önemlidir. Örneğin, iki şekilde özür dileme, üzgünlüğü ifade etme cümlesi kurabiliriz: “I apologize.” ve “I am sorry.” Bir cenazeye gittiğinizde “I am sorry for your loss.” derseniz, “Kaybınız için üzgünüm.” demiş olursunuz. Ancak “I apologize for your loss.” derseniz, muhtemelen size tuhaf tuhaf bakacaklardır çünkü az önce vefat edenin yakınına “Kaybın için özür dilerim” dediniz. İşte bu gibi bağlamları dizi ve filmlerdeki sahnelerden kolayca öğrenebilir, hangi cümleyi hangi durumlarda kullanacağımızı kestirebilirsiniz.

Bir diğer konu, belli başlı kelime dağarcıklarını öğrenebilmeniz. Diyelim ki ticaretle uğraşan bir insansınız ve İngilizcenizin de ticaret ile ilgili kelimeleri içermesi gerekiyor. Konusu ticaret olan dizi ve filmler tam da bu noktada imdadınıza yetişebilir. The Wolf of Wall Street (2013), Mad Men (2007) gibi alım-satım, ticaret konularını işleyen yapımlar tam da ihtiyacınız olan kelime öbeklerini duymanızı sağlar.

Deneme-yanılma yöntemi İngilizce öğrenmede büyük rol oynar. Ancak öncelikle hata yapma korkunuzu bir kenara bırakmalısınız. Dili henüz öğreniyorsunuz ve kimse sizden ilk adımda Kraliçe Elizabeth İngilizcesi bekleyemez. Bu korkuyu yenebilmek için dizilerde, filmlerde duyduğunuz replikleri tekrar edin. Evet, aynı o karaktermiş gibi söyleyin hem de! Günlük işlerinizi yaparken, bir hobinizle uğraşırken ya da yürürken çarpıcı bulduğunuz ve hoşunuza giden cümleleri sürekli kafanızda tekrarlayın. Bu eylem, sizi psikolojik olarak başka cümleler kurmaya hazır hissettirecek. Zaten bir süre sonra otomatik olarak, efsaneleşmiş bir replik olan “I am Iron Man.” cümlesini demeyi bırakıp, “He is Iron Man.” diye değiştirebilmeyi kendiniz başaracaksınız. Deneyip yanılarak cümleyi doğru şekilde değiştirebileceksiniz.

Dizi ve film izlemenin İngilizce öğrenmeye en büyük katkılarından biri de telaffuz. Açık “e” sesi, “th” peltek sesi gibi birçok telaffuz şekli İngilizcede çoğu kelimede anlam değişikliği yaratabilmekte. Örneğin, “Thought (düşünce)” kelimesinin başını peltek “t” sesi ile telaffuz etmezseniz, dediğiniz şey “taught” yani öğretmek fiilinin geçmiş hali olacaktır. Ya da “Island (ada)” kelimesini “aylınd” olarak değil de “islınd” olarak telaffuz ederseniz, anlamsız bir kelime söylemiş olursunuz. Bu ve bunun gibi birçok telaffuz şeklini dizi ve filmlerden duyarak, orada duyduğunuz şekilde söyleyerek pekiştirebilirsiniz.

Özetle, dizi veya film izleyerek İngilizcede oldukça ilerleme kaydedebilirsiniz. Sizi demoralize edip, “Dizi izleyip dil mi öğrenilir!” diye küçümseyenlere, dizilerden öğrendiğiniz İngilizcenizle “Mind your own business!” diyebilirsiniz!

Bu konu hakkında merak ettikleriniz varsa iletişime geçmekten çekinmeyin!